Genel

21 Aralık Dünyanın En Uzun Gecesinde İzlenebilecek Filmler

  1. Once Upon a Time in America(Sergio Leone,1984)

   Size önereceğim ilk film Once Upon a Time in America. Sergio Leone’nin yazıp yönettiği ve başrolünde Robert de Niro’nun olduğu eser 4 saat 11 dakikalık bir süreye sahip. Bu süre sizi korkutmasın çünkü daha çok bir mini diziyi veya uzun soluklu bir romanı bitirmişsiniz hissi veriyor. Filmde 1910 yılllarında Manhattan’ın Yahudi mahallelerinden birinde yaşayan David Aaranson(“Noodles”) ve arkadaş grubunun çocuklukları, arkadaş ilişkileri, büyümeleri, gençlik dönemleri ve sonunda bir suç çetesine dönüşmelerini izliyoruz. Senaryo ilerledikçe ise  “gangster”lık ve arkadaşlık ilişkilerini daha fazla yürütemeyen arkadaş grubunun eninde sonunda dağıldığını görüyoruz. 30 yıllık aradan sonra yaşlanmış bir adam olarak Manhattan’a dönüş yapan Noodles’ın ise değişmiş düzenle tanışması ve olmadığı yıllar boyunca yaşanan olaylarla yüzleşmesi ise filmin asıl konusu. Film farklı evrelere sahip çok uzun bir hikaye anlattığı için sıkılmıyorsunuz fakat suç çetesi içerikli bir film olduğu için bir aksiyon filmi beklentisiyle izlemeye kalkmayın, daha çok biyografi filmi gözüyle bakarsanız seyir zevki daha yüksek olacaktır ve 4 saat 11 dakikalık bir süreye karşı pes etmezsiniz. Scorsese filmlerini sevenler izleyebilir.

2.Lizorice Pizza(Paul Thomas Anderson, 2022)

İkinci önerim ise bir Paul Thomas Anderson filmi. Bu nedenle filme gittiğimde pişman olmayacağımı zaten biliyordum ve beklediğim gibi de çıktı. Film 70’li yıllarda bir lise öğrencisi Gary Valantine ve kendisinden 10 yaş büyük olan Alana Kane’in ilişkisini konu alıyor. Ana karakter olan Gary Valentine’a Philip Seymour Hoffman’ın oğlu Cooper Hoffman, Alana Kane karakterine ise Haim müzik grubunun üyelerinden Alana Haim hayat veriyor. Cooper Hoffman’ı izlemek Philip Seymou Hoffman’ı çok fazla hatırlatıyor ve bu biraz üzücü oluyor fakat bu tamamen öznel bir durum sizin filmden alacağınız zevki etkilemeyebilir. Konusundan detaylı olarak bahsetmeden önce oyuncular hakkında bir ayrıntı daha vereceğim ki o da filmdeki Alana Kane karakterinin kardeşlerine de Alana Haim’in kendi kardeşleri hayat veriyor dolayısıyla tüm Haim grubunu beyaz perdede görmüş oluyoruz. İçeriğe dönecek olursak, film bize aralarında 10 yaş olmasına rağmen 2 karakterin de bir şeyler öğrenerek büyümesini anlatıyor dolayısıyla bir coming of age filmi sayabiliriz. Benim çok sevdiğim bir film türüdür ve genellikle bu tür filmleri yüzümde bir gülümsemeyle kapatırım, Licorice Pizza’dan da aynı etkiyi aldığım için gayet beğendiğim bir film olmuştu.

3. Popstar: Never Stop Never Stopping (Jorma Taccone, Akiva Schaffer,2016)

Size üçüncü önerim senaryosunu Andy Samberg’ün kaleme alıp aynı zamanda başrolünü üstlendiği film olan Popstar: Never Stop Never Stopping.Film bir popstar olan Conner4Real’ın  yükseliş ve çöküşünü konu alıyor. Yükseliş döneminde bir boyband’in üyesi olan Conner4Real’ın müzik grubuna Andy Samberg’ün üyesi olduğu; ironik, bol göndermeli ve komik şarkılar yazıp seslendiren The Lonely Island ekibi üyeleri kendileri can verip aynı zamanda kendi şarkılarını filmde söylüyorlar. Filmde ayrıca çok fazla ünlü ismin cameo’su bulunuyor. Bir komedi filmi olduğu için ben arkadaşlarınızla açıp arada birkaç dakikasını kaçırsanız bile genel konuya hakim olup takip edebileceğiniz bir film gibi görüyorum Popstar: Never Stop Never Stopping’i. Komedi unsurları ve görsel efektlerin kullanım şekliyle gerçekten pop camiasını izlediğinizi fark ediyorsunuz. Bu filmi izlenmeye değer görüyorum ve sonunda zaman kaybı yaşadığınızı düşüneceğinizi sanmıyorum.

4.Now You See Me 1-2 (Louis Leterrier, 2013 – Jon M. Chu,2016)

Özellikle aynı yaş grubundaysak hepinizin zaten Now You See Me serisini izlediğini düşünüyorum. Buna rağmen listeye eklememin sebebi ise serinin 3. filminin sonunda yapım aşamasında olması. İlk filmi 2013, ikinci filmi ise 2016 yılında çıkan serinin ikinci film ilk çıktıktan sonra 3. filmi geleceğine dair haberler vardı fakat sonrasında yapımcıların henüz böyle bir çalışmasının olmadığını öğrenmiştik. Kendim dahil çoğu takipçinin umudu kesilmişti ve aslında kabullenmiştir serinin belli bir sonu olmadan bitiverip gittiğini. Geçtiğimiz günlerde ise 3. filmin hazırlık aşamasında olduğu haberlerini aldık. Biraz da bilmeyenler için konusuna gelecek olursak “Sihirbazlar Çetesi” kendilerinin 1. film boyunca kimliklerini bilmedikleri biri tarafından birleştirilmiş 4 üyeye sahipti. Bir araya geldiklerinde ise kendilerini geliştirip bir popülerlik kazanarak seyirciye açık şovlar yapmaya başlamışlardı fakat bu şovların asıl amacı bu dörtlünün bir soygun yapmasıydı. İşledikleri bu suçun açığa çıkması ve dolasıyla FBI’ın peşlerine düşmesiyle ekibin başından geçenleri izliyoruz 2 film boyunca. Aslında 2. filmin konusu biraz daha detaylı incelenebilir fakat genel olarak benzer şeylerin yaşandığı bir hikaye var sadece ek olarak Daniel Radcliffe’ın canlandırdığı bir villian kadroya dahil oluyor. İlk filmi izlediğimde ters köşe olduğumu hatırlıyorum, siz olur musunuz bilemem çünkü ben filmi küçük bir yaşta izlediğim için tahmin edilebilir olmasına rağmen görememiş olabilirim. Çocuk ya da ergen işi bir gişe filmi sayabileceğimizi sanmıyorum bu yapımları, belki 2. film klişeliğinden dolayı bir tık bu kategoriye girebilir ama genel olarak izlenilebilir bir seri olduğunu düşünüyorum. Bakmanız için 3. film için gelinen noktayı gösteren haberleri de bırakıyorum. 

5.The Talented Mr. Ripley (Anthony Minghella, 1999)

5. ve son önerim ise The Talented Mr. Ripley filmi. Film Patricia Hİghsmith’in “Ripley” adlı roman serisinin ilk filminden uyarlanmış. Başrolde o sırada Good Will Hunting sonrası kariyerinde yükselişte olan Matt Damon; yine döneminin yeni isimlerinden Jude Law ve Gwyneth Paltrow bulunuyor. Ayrıca filmin 1960 yapımı, başrolünde Alain Delon olan bir versiyonu da bulunuyor, bence bulursanız izleyin ben bulamadığım için izlememiştim. Konusuna dönersek eğer Tom Ripley hayatını sürdürmeye çalışan normal bir insandır fakat aynı zamanda biraz fırsatçı ve manipülatiftir. Bir partide varlıklı bir insan olan Herbert Greenleaf ile tanışır. Greenleaf Ripley’i kendi oğlu Dickie Greenleaf’in arkadaşı sanar ve ondan Dickie’yi kendi işleri için ikna etmesini rica eder. Ripley ise Dickie’nin kim olduğunu dahi bilmeden teklifi kabul eder. Hikayenin böyle başlamasının ardından film boyunca Dickie, Tom ve Dickie’nin kız arkadaşı Marge arasında yaşanan olayları izliyoruz. Seyir zevki yüksek, oyunculuk performansı iyi, konusu da güzel olan bir film bana göre gayet izlenmeye değerdi size de öneririm.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu