Röportajlar

Nesne(l) Sergi Röportajları – Işıl Kurmuş Aleksandrov

Merhabalar Işıl Hanım, bize kendinizden bahsedebilir misiniz?

Kendimi en güzel biçimde, gerçekleştirdiğim sanat çalışmalarıma; kaldığım farklı kültürel çevrelere ve yaşam boyu geçirdiğim eğitim sürecinin aşamalarına göre anlatabilirim. Hep farklı ülkelerde yaşadım ve her kültürün kendi gelenekleri, hukuku, sistemleri var. Bu yüzden sistemlere çok ilgim var. Bu tarz şeylerin devamını sağlayan sistemler genelde küçükken öğrenilir ve öğretilir: gelenek, görenek ve kurallar. Ben de bu sistemlere daha geç yaşlarda kendimi uyarladım, farklı sistemleri tanıdım. Benim sanatçı olarak yapmak istediğim şey bu sistemleri analiz etmek, anlayabilmek ve bazen eleştirmek. Çok gezmiş olmak farklı bakış açıları getirdi ve çok farklı kültürlerin her birinde, ayrı ayrı uzun süreler yaşamış olmam nedeniyle farklı bakış açıları edindim. Bu kültürlere farklı mesafe ve açılardan bakmayı öğrendim.  

Paris’teki hukuk eğitiminizin ardından güzel sanatlara yönelmenize asıl sebep olan neydi?

Sanat yapmak istiyordum ama aynı zamanda hukuk sistemini merak ediyordum. İkisini de sistem olarak görmek güzeldi açıkçası. Hukukta kurallar çok katıdır ama sanatta ise tam tersi… Bir tür özgürlük arıyordum ve sanat denilen şey bana en uygun olanıydı.

Çalışmalarınızda kumaş materyalini kullanma sebebinizi, kumaşın sizde yarattığı etki ve karşı tarafta yaratmasını istediğiniz etkiyi açıklayabilir misiniz?

Kağıda, kumaşa dokunmayı severim. Kumaş, kağıda göre çok daha yumuşak ve şekil alabilir bir şey. Kumaşı sevme nedenim pratik olması ve çok olanak sunması. Kişisel olarak da her ülkeden, her yerden kumaş koleksiyonlarım var. Kumaşın farklı dokuları ve yapıları vardır. Sanat çalışmalarımda bunları anlamayı ve denemeyi seviyorum. 

Sanatçıların resim yapmak için kullandıkları tuval bezinin ham hâlini veya Amerikan bezi denilen, kanepede astar olarak kullanılan kumaşları kullanıyorum bu aralar. Kumaşla ilişkimiz çok hoşuma gidiyor; kumaşı hep üstümüzde taşıyoruz, akşam onun üstünde yatıyoruz. Kumaş, hayatımızın her alanında. Bir de kumaş, karşı tarafta genelde dokunma hissi uyandırıyor ve bu fikir hoşuma gidiyor.

Yakın zamanda Ankara’da “Objects of Affection” adlı bir sergi açtınız. Bu serginin bir vitrin sergisi olmasını planlıyor muydunuz? Serginizde mekan olarak Goethe-Institut Ankara’yı seçmenize ne sebep oldu?

Vitrini görüp beğendim ve seçtim açıkçası. Çünkü hem pandemiden dolayı hem de binlerce kişinin önünden geçtiği bir yer olması ilgimi çekti. İnsanların geçiş alanına bir sergi kurmak, randevu almadan görülebilmesi, isteyenin de istemeyenin de, sanat olduğunu anlayanın da anlamayanın da görmesi hoşuma gidiyor. “Cabinet de curiosité”, yani merak uyandıran şeyler dolabı,  havası veriyor bir de.

“Objects of Affection” adlı serginizdeki eserlerinizde, ilham kaynağınız neydi?

Toplum olarak bizde iz bırakan şeyleri referans aldım bu sergide. Bizi etkileyen, bizde iz bırakan şeylere… Hem okul, hem iş ortamı, hem de aynı zamanda başka gezegenlerden ilham aldım diyelim.

Düzenlemiş olmaktan en çok gurur duyduğunuz serginiz hangisi?

Hep en son ve gelecek olanlar. En iyisiydi dediğim bir şey yok. Biraz zorlanmayı seviyorum. Hep bir sonraki sergi daha ilginç olsun isterim.

Hayatınız boyunca ailenizin işi gereği farklı ülkelerde yaşamışsınız. Bu durum sanatçı kişiliğinizin oluşmasında doğrudan bir etkisi oldu mu?

İster istemez oldu tabii ki. Bir daha yeni bir yere ve sisteme alışmak zorunluluğundan ve olduğum yere uymak için devamlı küçük çözümler arıyorum. Adapte olmaya çalışmak artık benim çalışma şeklim haline geldi. Sanatçı olarak tekrar tekrar farklı koşulları canlandırmaya, yaşamaya çalışıyorum. Kendimi, yaşamış olduklarımdan kalkarak hep yeni bir şeyler yapmaya  böylece zorlamış oluyorum.

Sanat dışında da işler yapmışsınız. Yaptığınız farklı işlerin sanatınıza etkisi/katkısı oldu mu? Olduysa ne gibi katkıları/etkileri oldu?

Değişik iş yerlerine girip çıkmak, farklı ülkelere gidip gelmek gibi. Şirketin hiyerarşisini görmek, sorunları görmek içeride olunca çok daha farklı. Genel olarak o sistemin işlemesi, insanların bu nedenle mutlu veya mutsuz olması… Mesela ne oluyor da mutsuz olsalar bile çıkamıyorlar sistemden, bunlar hep ilgimi çeken ve merak ettiğim unsurlar. Ben de bu duyguları, hissettiklerimi bir materyal olarak sanat çalışmalarımda  kullanıyorum.

Çalışmalarınızda ve sanatınızda daha özgürlükçü bir yaklaşımı benimsediğinizi görüyoruz. Bir sanatçı olarak sanatla özgürleşmenin ve özgürleştirmenin mümkün olduğunu düşünüyor musunuz? 

Kendimi, çalıştıkça ve böylece kendimi ifade ettikçe özgür hissediyorum. İnsan kendini özgür hissedince bence her şey mümkün. 

Işıl Kurmuş Aleksandrov (Burçak Yakıcı tarafından çekilmiştir)

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu