Röportajlar

Nesne(l) Sergi Röportajları – Murat Akın

Merhabalar Murat Bey, bize kendinizden bahsedebilir misiniz?

1982 Gazi Eğitim Enstitüsü resim iş bölümü mezunuyum. Asıl amacı öğretmen yetiştirmek olan Gazi Eğitim’de; kültür tarihi, sanat tarihi, baskı teknikleri ,heykel vb. sanatın her alanını kapsayan bir eğitim aldım. Hayatım boyunca sanatla birlikte yaşadım. 

Sizi bir sanatçı olmaya ve sanat dünyasına katılmaya iten şey neydi? Size bu anlamda ilham veya motivasyon veren biri ya da bir olay var mı?

Sonradan sanatçı olunmuyor. Çocukluk alışkanlıkları, meşguliyetleri gelecek için bir yol hikayesine dönüşebiliyor. Hayal gücünü, el becerilerini geliştirmek gelecek için farklı alternatifler sunabiliyor. Çocukluk döneminde pek çok şeyin yokluğu ya da erişilemezliği kendi meşguliyetlerimizi ortaya koymamıza neden olmuştur. Kendi oyuncaklarımızı kendimiz yaratırdık, “karpuz kabuğundan gemiler” yapmak gibi. Ortaöğretim dönemimde öğretmenler derste tahtaya bir şey çizileceği zaman bana “Gel sen çiz.” derlerdi. Onların beni tercih etmesi bende ayrı bir heyecan, seçilmişlik hissi uyandırırdı. Bunun üzerine desen yeteneğimi geliştirmeye başladım. Şimdi geriye baktığımda, o yıllardaki çabalarım bana gelecek için bir yol açtı. Hiçbir zaman mühendis, doktor olma gibi hayallerim olmadı. 1978 yılında İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi yetenek sınavına girdim ancak ikinci sınavda kaybettim. Bakmak ile görmek arasındaki farkın ne olduğunu, insana ne kazandırıp ne kaybettirdiğini o sınav öğretti. Bir yerde kaybetmek, kazanmanın yeni bir başlangıcı olabiliyor. O, çok değerli bir kayıptı. Gazi Eğitim Enstitüsü yetenek sınavı açmıştı ve orada şansımı denemek istedim ve kazandım. Hepsi çok değerli hocalarım, isimlerini anmadan geçemeyeceğim; Zafer Gençaydın, Mustafa Ayaz, Zahit Büyükişleyen, Mürşide İçmeli, Hayati Misman, Veysel Günay, Metin Yurdanur hocalarımın öğretileri ve sanat disiplinleri ile başta öğretmen olmanın temel kuralları ve sanatın pek çok farklı disiplinleri, geleceğimin temel taşlarını oluşturdu. Halen ODTÜ Tasarım Fabrikası Sanat koordinatörüyüm.

ODTÜ’nün sembol heykellerinden “Uzay ve Gençlik Heykeli”,  öğrenciler tarafından “C Heykeli” olarak adlandırılmış eser; değerli hocam heykeltraş Burhan Alkar ile birlikte çalışılmış ve 1986 yılında ODTÜ’ye kazandırılmış önemli ve çok anlamlı bir eser.

Sanat eserleriniz birçok sergide sergilendi. Sizin için en önemli olanı hangisiydi? Bize bu sergiden ve o sıradaki hislerinizden bahsedebilir misiniz?

Alışagelmiş sergi alanlarının dışında sergiler düzenliyorum. Çok fazla eser üreten biri değilim, sergide yer almalarını da pek istemiyorum açıkçası çünkü sergiye konulunca satılacaklarmış gibi bir his uyandırıyor. Kendi eserlerimi çocuklarım gibi gördüğüm için onları kendime sakladım. Şu anda yaptığım iş, eserleri topluma sunmak, fikirlerini almak ve belli bir tema üzerinden farklı sanat disiplinlerini  ve sanatçıları bir araya getirerek projeler oluşturmak. Şu an için aktif sanat yapmıyorum, birikimlerimi küratöryel alanda sürdürüyorum. 

2018’den bu yana ODTÜ’deki sergiler üzerine çalışıyorum. ODTÜ yapısına uygun sergileri bir proje kapsamında sanatseverlerle buluşturuyorum.

Sizi birçok sanat dalı arasından heykeltraşlığa iten şey neydi?

Çamurla uğraşmak, şekil vermek, üç boyutlu şeyler ortaya koymak çok ilgimi çekiyordu. Heykel, kent estetiğinin olmazsa olmazıdır. Kentin kimliği, kültürü, tarihi heykellerle daha  fazla anlam kazanacaktır. Sanatçının kenti iyice irdeleyip araştırması lazım ki kente mal olacak bir eser çıksın. Heykel yaparken bu yüzden iyice düşünmek lazım. Hangi amaca ve neye hizmet ediyor, ne ifade ediliyor… Bunlar hep çok önemli şeyler benim gözümde.

Bize ODTÜ’deki görevinizden bahsedebilir misiniz? Tasarım Fabrikası sanat koordinatörü olarak ODTÜ’deki çalışmaları ve sanata ilgiyi yeterli görüyor musunuz?

Tasarım Fabrikası’nın kuruluş amacı farklı. İlk sergim 2018’de dönüşüm, atık sanat olarak gerçekleşti. 5 gün süren bir sergiydi, zaman konusunda sıkıntımız oldu. Ona rağmen yaklaşık 3000 izleyicisi oldu, Ankara’da bu bağlamda yapılmış en kapsamlı sergiydi. Çok ilgi gördü ve amacına da ulaştı. Çevre duyarlılığı ve hassasiyeti oluşturmak amacımızdı ve buna ulaştığımızı düşünüyorum. 2019’da Heykeltıraş Burhan Alkar’ın “Retrospektif” sergisini yaptım. Pandemi öncesi dijital sanat sergisi hazırlamıştık ancak koşulların değişmesi üzerine  iptal edildi. 2016’dan sonra bazı sebeplerden dolayı ODTÜ Sanat Festivali de yapılamıyordu. Bu boşluğu doldurabilmek maksadıyla rektörlükle birlikte  sergiler üzerine yoğunlaştık. ODTÜ’ye yakışır bir şekilde, politize olmadan çok değerli sanatçılarla işbirlikleri yaptık. Çok olumlu dönüşlerimiz oldu, bu hem ODTÜ için, hem benim hem de sanatçılar açısından çok değerli.

Sizin için hayatta ve sanatta anlamlı olan, en temel hedefim dediğiniz bir hedefiniz, hayaliniz var mı? Varsa bize bundan bahsedebilir misiniz?  

ODTÜ farklı bir alan; farklı sanat disiplinlerini bir araya getirebiliyor, farklı bakış açılarını ortaya koyabiliyoruz. Eğitim seviyesi, sanata bakış açısı ve rektörlüğün desteği burayı son derece özgür bir çalışma  alan haline getirdi. Tasarım Fabrikası’nın katkısı, rektörlüğün destekleri ile daha güzel projelerde buluşmak umuduyla…

Bu röportajı okuduğunuz zaman aslında, benim söylemek istediğim, tavsiye niteliğinde olan her şeyi bulabilirsiniz.

Murat Akın

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu