Kültür & Sanat
Trend

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN

Mart ayı, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kapsamakla birlikte günümüzde hızla yükselmekte olan cinsiyet eşitsizliğine, cinsiyet bazlı suçlara, genel olarak bir kadın olmanın zorluklarına dikkat çekmek, farkındalık yaratmak ve tarihteki çeşitli kadınların topluma olan etkilerini, katkılarını vurgulamak amacıyla, Amerika tarafından “Kadın Tarihi Ayı”  olarak seçilmiştir. Bu ay boyunca kadın hakları gündeme gelir, eşitlik talep edilir, başarılı kadınların hikayeleri paylaşılır, kırmızı güller verilir ama hiçbir değişim, hiçbir ilerleme olmaz.

Sadece ülkemizde değil, dünya genelinde kadına yönelik suçların, fiziksel ve psikolojik şiddetin, ayrımcılığın bu denli korkutucu bir yayılma göstermesi; “Kadın başına (hatta kız başına) gece sokakta yürümeseymiş.”, “Öyle etek, şort da giymeyiverseymiş.”, “Kadın kısmı alkol mü alır, kendi aranmış.”, “Hayatına aldığı erkekleri düzgün seçseymiş.”, “Erkektir, ister de yapar da. Kadın da onu tahrik etmeseymiş.” gibi cümlelerle işlenen her türlü suçu meşrulaştırmaya, hatayı kadında aramaya çalışan, kadını “sahip olunabilecek bir obje” olarak gören düşünce yapısıyla ilişkilendirilebilir.

Tabii ki kadına sahip olma isteği ve bu isteğin doğurduğu şiddet eylemleri sadece günümüzde ve yakın geçmişte değil, insanların var olduğu her dönemde görülen evrensel ve zamansız olgulardır. Çok sürreal ve ikonik bir hâl almış, efsanevi Yunan Mitolojisinde bile örneklerini bulmak mümkündür. Persephone ve Hades, Apollo ve Daphne hikayeleri bunlardan sadece ikisidir. Ancak kadın olmak, kadın doğmak bir suç veya utanılması gereken bir şey değildir, başlı başına bir tehlike ve korku sebebi ise hiç olmamalıdır. Bu yüzden de bu yazımda, mitolojiler arasında belki de en çok bilinen ve ilgi gören Yunan Mitolojisindeki önemli ve güçlü kadın karakterlerden bahsetmek istedim.

Yunan Mitolojine Kısa Bir Giriş

Antik Yunan’da insanlar; evrenin yaratılışını, meydana gelen çeşitli olayları, şanssızlıklarını ve mutluluklarını açıklamak, anlamlandırmak için çeşitli tanrı ve tanrıçaların olduğu geniş bir hikaye koleksiyonu oluşturmuşlardır. Mythos yazarları tarafından derlenmeleri, detaylı bir şekilde yazılı hâle getirilmeleri sonucu günümüze kadar ulaşan bu hikayeler bütünü, Yunan Mitolojisi olarak bilinmektedir. Avrupa Mitolojisi ile Yakın Doğu Mitolojisinin de, Yunan Mitolojisinden oldukça etkilendiği bilinmekle birlikte, Yunan Mitolojisinin sadece bir hikayeler bütünü olmakla kalmadığını söylemek pek de yanlış olmaz. Sanatı, dini ve halkın temel değerlerini de şekillendiren bu öğretinin belki de en önemli özelliklerinden biri; insanların ruhunun en derinlerini görmemizi sağlayan, içinde barındırdığı çarpık ilişkiler, kaos ve lirizmle sırlanmış bir ayna  görevi görmesidir.

Yunan Mitolojisinde Güçlü Kadın Kahramanlar

Hera (Tanrıların Kraliçesi)

Evlilik Tanrıçası Hera

Hera aslında Zeus’un hem eşi hem de kardeşidir. Zeus’la olan ilişkisinin efsanesine göre, Zeus, bir kış günü kuş kılığına girerek soğuktan titrer bir şekilde Hera’nın yanına gelir. Hera, onu ısıtmak için koynuna alınca gerçek yüzünü göstererek ona sahip olmaya çalışır. Ancak Hera güçlü bir kadındır, direnir. Ne var ki kısa süre içinde Zeus’u durduramayacağını anlar ve evlilik şartıyla ilişkiyi kabul eder. Evlilikleri “Kutsal Düğün” olarak bilinir ve oldukça kült bir olaydır. Bu kutsal evliliği temsil ettiği ve hamile kadınlara güç verdiği için Hera, “Evlilik Tanrıçası” olarak da bilinir.

Genelde bahar aylarıyla ilişkilendirilen Hera; Afrodit’ten sonra en güzel tanrıça olmasına rağmen Zeus’u hiç aldatmamıştır. Ancak birçok kötü özelliği de barındırdığı söylenir. Kıskançlık, entrika, kin, inat onda vücut bulmuş, kavgacı ve hırçın bir kişiliği sahiplenmiştir. Belki de sevimsiz tavırlarının sebebi, kardeşinin yaşattığı travmadır. Yine de, tüm bunlara rağmen Hera; Yunan Mitolojisinin en güçlü kadın karakterlerdendir.

Demeter (Bereket Tanrıçası)

Bereket Tanrıçası Demeter

Bereket, Tahıl ve Hasat Tanrıçası olan Demeter’in, diğer tanrı ve tanrıçalardan farklı olarak, onlara inanan insanların çoğuyla yakın bir ilişkisi vardı. İnsanlar, kötülük etmediklerinde bile tanrı ve tanrıçaların bir yararını göremedikleri için onları bencil bulurken beslenebilmeleri için, yok etme ve yaratma güçlerine sahip Demeter’e güvenmekteydiler. Bu sebeple birçok mit ve bayram, Demeter’in etrafında şekillenmiş, bir şekilde ona bağlanmıştır.  

Demeter, pek çok açıdan zorlu ve acılı bir hayat sürmüştür. Hera’nın, Poseidon’un aklını çelmesi sonucu kardeşi Poseidon, Demeter’e zorla sahip olmuştur. Zeus’la olan ilişkisinden doğan kızı Persephone, Hades tarafından yeraltına kaçırılmıştır, üstelik Zeus’un da bu işte parmağı vardır. Aslında Demeter’in temsil ettiği bir ögenin de “anne sevgisi” olmasının sebebinin hikayesidir bu.

Efsaneye göre Demeter, kızının acısına dayanamaz ve Olympos’u ve tanrıçalık görevini bırakır. Yeryüzündeki kuraklık ve açlık çok ciddi boyutlara ulaşınca Zeus, çaresiz bir şekilde Persephone’yi Hades’ten geri ister. Hades rahat bir şekilde verir çünkü zamanında Persephone’ye nar tanesi yedirmiştir ve “Ölüler ülkesinde bir şey yiyenlerin yeryüzüne geri dönmeleri yasaktır.” Persephone bu durumu annesine anlatınca yine kuraklık ve açlık başlar. Zeus ise çözümü, Persephone’nin yılın belirli zamanlarında Demeter’in yanına gelebilmesinde bulur. O zamandan beri Demeter ne zaman kızına kavuşsa yeryüzünde çiçekler açar. Efsaneye göre baharın gelişi de işte bu yüzdendir.

Asteria (Uzay Tanrıçası)

Uzay Tanrıçası Asteria

Asteria, güçlü bir Uzay Tanrıçası olup yıldızlara, takım yıldızlarına hayat vermiştir. Bu yüzden de “Burçların Anası” olarak karşımıza çıkar. Ancak onu güçlü bir kadın karakter yapan olay daha farklıdır. Asteria, Zeus’a karşı çıkan ilk tanrıçadır.

Efsaneye göre Asteria, Deniz Tanrısı Poseidon’a aşık olmuştur ama duygularını bastırmıştır. Daha sonra Zeus, Asteria’ya ilgi duymaya başlamış ancak Asteria onu reddedince bunu kabullenemeyip peşine düşmüştür. Asteria, ondan kaçmaya çalışırken çeşitli hayvanlara dönüşmüş, en sonunda da bir bıldırcın olup Ege Denizi’ne düşmüştür. Zeus’un yeni odağı Leto olunca takibi Poseidon devralmış, Asteria da bir zamanlar aşık olduğu adamdan kaçabilmek için Ortgia (Delos) adasına dönüşmüştür.

Günümüzdeki pek çok kadın gibi o da, reddedilmeyi hazmedemeyen bir ego yüzünden, hayatını kaçarak ve saklanarak geçirse de, en başta reddetmekten korkmayarak güçlü ve bağımsız bir kadın olduğunu ispatlamıştır Asteria.

Artemis (Ay Tanrıçası)

Ay Tanrıçası Artemis

Artemis; ciddi bir duruşa, çevik bir vücuda sahip, sarı saçlı ve narin bir karakterdir. Annesi Leto’nun 9 gün süren sancılı doğum sürecinin sekizinci gününde dünyaya gelmiş, kardeşi Apollon’un doğumuna da yardım etmiştir. Annesinin tüm acılarına şahit olan bu güzeller güzeli Tanrıçanın, o zaman bekaret yemini ettiğine inanılır, çeşitli mitlere göre de bu konuda oldukça takıntılıdır. İffeti ve namusu temsil eder. Yunan Mitolojisinde de, en az kardeşininki kadar gelişmiş olan okçuluk yetenekleriyle değil, bekaretiyle tanınır.

Hestia (Sonsuz Ateşin Tanrıçası)

Aile Tanrıçası Hestia

Hestia, tüm tanrısal varlıklar arasında en cömert, en erdemli, en kibar tanrıçadır ve fazilet sembolü olarak görülür. Evlerin, aile bireylerinin ve toplumun koruyucusu olan Hera, Ocak Ateşi ve Aile Tanrıçası olarak da bilinir.

Hestia evine ve ailesine o kadar düşkün bir tanrıçadır ki, Olympos’tan hiç ayrılmamıştır. Aynı zamanda barış ve huzuru çok önemsediği için evlenmek istememiş, bakire kalmakta ısrarcı olmuştur. Bu sebeple de Apollon ve Poseidon’un bitmek bilmeyen ısrarlarından ve düellolarından kaçıp kardeşi Zeus’a sığınmış, onun koruması altına girmiştir.

Hestia’nın olgun ve duru varlığı, saygınlığı ve fazilet abidesi olması; onun hakkında mitler oluşturulmasını, efsaneler yaratılmasını engellemiştir çünkü kimse bu kadar masum ve iyi kalpli bir tanrıçanın adını lekelemeyi istememiştir.

Lilith (İlk Kadın Şeytan/İlk Feminist)

Lilith

Lilith, aslında bir Yunan Mitolojisi karakteri değildir. Sümer, Babil, Pers mitolojilerinde, Gılgamış Destanı’nda, Tevrat’ta olmasa bile Yahudi dini kaynağı Talmud’da yer alır ve tarihin en ikonik kadınlarındandır.

Efsanelere göre, Lilith ve Adem aynı anda yaratılmıştır. Üstelik Lilith, Adem’in kaburga kemiğinden değil, tıpkı onun gibi toprak ve kilden yaratılmıştır. Bu yüzden Adem ile kendisinin eşit olduğunu düşünür ve ona itaat etmek, onunla birlikte olmak istemez. Ancak Adem oldukça ısrarcıdır. Lilith de daha fazla dayanamayarak cennetten kaçar. Tanrı’nın gönderdiği melekler onu almaya geldiğinde Lilith, Kızıldeniz’le (bazı kaynaklara göre de oradaki şeytanla) birlikte olduğunu ve ondan 100 cin çocuk (yine bazı kaynaklara göre cin, vampir ve şeytan çocuklar) doğurduğunu, bu sebeple Adem’e sadık olamayacağını söyler. Melekler, Lilith geri dönmezse her gün bir çocuğunu öldüreceklerini söylerler ve bunu gerçekten yaparlar. Lilith’in geri dönmeyi ısrarla reddetmesi üzerine Tanrı Adem’in bir parçası olup devamlı itaat etmesi için Adem’in kaburga kemiğinden Havva’yı yaratır. Durum böyle olunca Adem, Lilith’i unutur. Buna çok öfkelenen Lilith şeytan kılığında cennete girer ve Havva’yı kandırarak yasak elmayı yemesini sağlar. Bunun üzerine Adem ile Havva cennetten kovularak birer ölümlü haline gelirler ancak Lilith hâlâ ölümsüzdür ve bu sefer de çocuklarının intikamını almak için Adem ve Havva’nın çocuklarını öldürmeye başlar. Söylenene göre doğumdan 8 gün sonra erkekleri, 20 gün sonra da kızları öldürür. Kızların daha fazla yaşamasına izin vermesini, feministliğine bağlayanlar da olmuştur.

Görüldüğü gibi çok eski zamanlarda oluşturulan hikayelerde, efsanelerde de kadınlara “sahip olunan obje”ler olarak bakılmış; birçok tanrı, birçok tanrıçaya zorla sahip olmaya kalkmıştır. Sevdiğini kaçırma, alıkoyma, “Hayır!”ı bir cevap olarak kabul etmeyip peşine düşme, taciz ve tecavüz; milattan önce yazılmış efsanelerde, o zamanlar “kutsal” olarak görülen varlıkların bile olağan davranışları kabul edilmiştir. Erkeklerin, kadınlar üzerinde hak iddia etme dürtüleri, istediklerini “alma”daki azimleri binlerce yıldır süregelen bir kemikleşmiş ve normalleşmiş bir “olgu”dan kaynaklanıyor olabilir. Cinsel tabanlı tacizlerin yanı sıra kadınların daha güçsüz, daha bilgisiz atfedilmesi, “Elinin hamuruyla” tabirinin yapıştırılması, iş hayatındaki farklılıklar ve en önemlisi, her kadının korkuyla ve “sindirilerek” yaşamını devam ettirmesi de aşılması güç zorluklardır. Ancak yine de görüldüğü gibi, bu durum kadınları yıldırmamıştır. Efsanelerde yaşayan bu güçlü kadınlar gibi pek çok güçlü, ilham verici kadın aramızda yaşamaktadır.

Binlerce yıldır devam eden adaletsizliğin ve cinsiyetçi yaklaşımların bittiği, binlerce yıldır bilim, sanat alanında kaydedilen ilerlemelerin bireysel haklar ve kadın hakları konusunda da kaydedildiği, her kadının korkmadan, özgürce yaşayabildiği “Mart”lar dileğiyle…

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu